Logo

Manifest

Her şey yaratma arzusuyla başladı…

Yaratıcının ve yaratım sürecinin ise asla tanımı yapılamadı. Bildiğimiz tek şey yaratıcının, yaratım sürecinde hangi duygularla boğuştuydu! Bu duygular o kadar kendine özgüydü ki, her bedende farklı bir ruhsal devinime bürünüyordu. Bu kaos fark edildiği an düzen doğdu… Amaç kaosa son vermekti. Duyguların bağımsızlığını kabullenemeyen MANTIK, kendi var oluşunu unutarak “ Duygular Dizginlenmeli!” emrini verdi.

Öz’de var olanı durdurmaya çalıştıkça kaos büyüdü, biçim değiştirdi ve yapay bir anlama kavuştu. Düzen uyumu, uyum nizamı, nizam sistemi var etti. Tüm çark, Öz’de olanın değil de kurgusal bir sistemin etrafında dönmeye başladı. Her şeye yapay bir anlam yüklendi, yapay sınırlar çizildi ve haddini aşan İNSAN, sisteme uyulması için kurallar getirdi. Tüm bu süreçte, Öz’de olan tüm duyguların ÖZGÜRLÜK ihtiyacı yok sayıldı!

Dadaizm Manifestosunda da belirtildiği gibi “Öldürücüdür onun zincirleri, bağımsızlığı boğan bin kollu bir canavardır o. Sanat mantıkla birleşmiş olsaydı, ensest yapmış olurdu.”

Cem Demirel ve Nazlı Kocaçınar; yaratma arzusunu tetikleyen duyguların, belli kalıplara ve tanımlara sığdırılmasını, sanat ve sanatçıyı Öz’de olmayan kurallara göre belirleyen sistemin çabasını “Alarm Sergisi” ile yok sayıyor. Yaratım sürecinde, sanatçının da sisteme uyumlanarak kendine uyguladığı oto sansürü ve dış engellemeleri kabul edişinin KIRMIZI ile anlatıldığı bu projede, duyguların ÖZGÜRLÜK İHTİYACI vurgulanıyor.